
ZORBA!
Biz vakti zamanında Maradonalı Arjantin’i, Rummenigeli Federal Almanya’yı, Rossili İtalya’yı izlemiş bir jenerasyonuz. Bazen futbol diya sahada oynanan şeylere tahammül etmemiz zor olabiliyor.
Ne kadar anlatırsalar anlatsınlar, başına gelmezden anlayamazsın. Ünal Karaman’ın maçın anlam ve önemine ilişkin demeçleri de o türdendi. Futbolcu şöyle düşünüyor; Atina’da AEK karşısında 3-1 kazanmışız. Hafta sonu Fenerbahçe ile sıkı bir müsabaka var. Dolayısıyla durumu idare edip sağ salim Kadıköy’e gitmek gerekiyor.
Daha maçın ilk çeyreğinde AEK sorun çıkartacağını belli etmeye başladı. Teknik direktörü değişimi kan transferi gibi gelmiş Yunan ekibine. İlk yarım saatlik bölümdeki defansif ciddiyetsizlik Trabzonspor’u mecburen horona soktu. John Obi Mikel hazır değil! Profesyonel futbol en küçük mental kaçağını affetmiyor. Hüseyni ve Hüseyni ikilisi bu maçta oynasaydı, çok mu yorulurlardı? Bu soru en az AEK’yı izleyen Aristo’nun futbol yorumu kadar tuhaf mı sizce? İlk yarıda her şey ters gitti; Abdülkadir Ömür de sakatlandı. Trabzonspor’un ilk yarıda tek atağı var; o da Sörloth’un ayağına gelen ve bordo mavili ekibe birkaç saniye soluk aldıran bir hücum girişimi.
Kısacası; Trabzonspor Yunan ekibi AEK’ya Trabzon’daki ikinci maçta 2-0 yenilmesine rağmen ciddi bir iş başardı ve Avrupa Liginde gruplara kalmaya hak kazandı. Tebrik etmek gerekiyor.
Zorba; Yunan yazar Nikos Kazançakis’in muhteşem romanı. Okumanızı tavsiye ederim.